“...Kim
bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın
(haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu
(öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur.
Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun
ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü
taşıranlardır.”[MaideSuresi,32.Ayet]
Tüm dinlerde masum insanların
katledilmesi, insanlığın yok edilmesine eşdeğer bir günah olarak kabul edilmiştir
ve her birimiz Allah ve insanlık karşısında adaletin sağlanması adına sorumluyuz.
Dün
olduğu gibi bugün de, Dünyanın büyük sahnesinde ve sahnelenecek oyunda,
karanlık güçler figüran bulmakta hiç zorlanmadılar. Bazı
devletlerin ve milletlerin oynayacakları roller yüzyıllarca önce
biçilmiş, ya da zorla verilmiştir. Bizim coğrafyamız da rol verilen
milletlere baktığımızda Ermenileri, İsrail’i ve Yunanlıları görürüz. Dünyadaki
fitne ve fesadın merkezleri bilinirken biz doğulu halklar, hep bu üç figürana kızıp
dururuz. Bu
yazımda, bu figüranlardan biri olan Ermenilerin yapmış olduğu Hocalı katliamını
insanlığa hatırlatmış olacağız.
26 Şubat
Hocalı Katliamı’nın yıldönümü. Ne olmuştu Hocalı ‘da? Yatıp kalkıp 'Ermeni
soykırımı' diyenler hatırlamakta zorlanabilir ama biz unutmadık unutma ya da
niyetimiz yok! Bu gün İslam düşmanlığı yapanların, dünyayı kandırmaya
çalışanların hile, tuzak ve iğfalleri fark edilerek oyunlarının bozulması
milli, tarihi ve insani bir görevdir.
1992 yılında 25
Şubat'ı, 26 Şubat'a bağlayan gecede Hocalıda yapılan katliamın sadece Türk
milletine değil insanlık âlemine yapılmış bir suç olduğu gerçeğinden yola
çıkarak o gece nelerin yaşandığını hatırlamaya çalışalım.
Ermeni güçlerinin
1991'in sonlarına doğru ablukaya aldığı Hocalı, 936 kilometrekarelik alana
sahip, 2605 ailenin, toplam 11 bin 356 kişinin yaşadığı bir kasabaydı. Aralık
1991'de Karabağ'ın başkenti olarak kabul edilen Hankendi şehrini işgal eden
Ermenilerin bir sonraki hedefi, bölgenin tek havaalanına sahip ve stratejik
önem taşıyan Hocalı'yı ele geçirmekti.
Hocalı'nın etrafındaki
bütün köy ve yolları tek tek ele geçiren Ermeni güçleri, kasabanın diğer
illerle karayolu bağlantısını kesti. Hocalı'nın diğer bölgelerle tek bağlantısı
olan helikopter ulaşımı, 28 Ocak 1992'de Şuşa Ağdam seferini yapan helikopterin
Ermeniler tarafından vurulmasıyla ortadan kalktı. Bu olayda çoğunluğu kadın ve
çocuklardan oluşan 44 sivil hayatını kaybetti.
Ocak ayının başlarından
itibaren elektrik enerjisi de kesilen Hocalı'nın savunması sadece hafif
silahlara sahip yerel savunma güçleri ve az sayıdaki milli ordu askerinden
ibaretti. 25 Şubat 1992'den itibaren Hocalı'ya saldırıya başlayan Ermeniler,
bölgede bulunan Sovyet ordusuna bağlı 366. Zırhlı Alayı'nın bütün araçlarını
kullanarak şehri iki saat boyunca top ve tank ateşine tuttu. Saldırıdan bir gün
sonra ise hafızalardan yıllarca silinmeyecek olan "Hocalı katliamı"
ortaya çıktı.
Resmi verilere göre,
Hocalı katliamında savunmasız durumdaki 106'sı kadın, 83'ü çocuk olmak üzere
toplam 613 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti. Katliamdan 487 kişi ağır
yaralı olarak kurtulurken, Ermeni güçleri 1275 kişiyi rehin aldı. Bunlardan
150'sinden haber alınamadı. Esirler yıllarca uluslararası kurumlardan gizli
olarak köle gibi çalıştırıldı. Hatta esir kadınların fuhşa zorlandığı haberleri
alındı…
Tarihi, ansiklopedik bilgileri
uzatmak mümkün. Bir köşe yazısının
boyutlarını zorlamamak adına bu kadar ile iktifa edelim.
Şüphesiz
Hocalı stratejik bir amaç olmaktan ziyade, bir öç alma eylemiydi.(Tıpkı soy
ismi Öcalan olup, bebek katili olarak anılan birinin, Kürtlerden; sözüm ona,
katledilen Ermenilerin öcünü alması gibi!) Hocalıda yaşananlar insanlık tarihi
için büyük bir utanç, uluslararası hukuka göre, insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamındadır.
Bu katliam, insanlığın bugün ve gelecekte dersler çıkartması ve bugüne kadar
gösterdiği /gösteremediği tepki konusunda bir vicdan
muhasebesi yapması gereken önemli bir olaydır. Bu katliamın kurbanlarının
çektikleri acıların tüm dünya halkları tarafından anlaşılması gerekmektedir.
Bu ve benzeri
katliamların bir daha yaşanmaması için; Yeni neslin tarih bilincinden, milli
ruh ve heyecandan yoksun bırakılmaması gerekir. Batının yürüdüğü yollara ayak basalı, kendi yürüyüşümüzü yeni nesillere
unutturduk. Öyle ki geriye dönüp baktığımızda tarihteki izlerimizin silindiğini
bir milletin hafızasının formatlandığını gördük! Yabancı kafasıyla bakmaya ve
düşünmeye başladık ve böylece mazlumu zalim, zalimi mazlum gördük!
Geleceğinden emin,
kendine güvenen, kimliğini bilen, yaşadığı coğrafyanın farkında olan gençlerimiz
bu milletin geleceğidir şüphesiz. Milli kimliğimizi ve bilincimizi yaşatmak,
düşman oyunlarına fırsat vermemek için millet olarak birliktelikle diriliş ve
direnişe geçmeliyiz!
Bugün de İslam
dünyasında süregelen, Şahit olduğumuz katliamlar var. Ortadoğu kan ağlıyor,
İslam dünyası perişan. Mısır, Irak,
Suriye,
Myanmar
ve Doğu Türkistan'dan, her gün katliam,
gözyaşı haberleri
geliyor. Ne yazık ki uluslararası medya kuruluşları, Suriye,
Mısır,
Myanmar
ve Doğu Türkistan'da akan kanı görmüyor,
görmek istemiyor ve Üç maymunu oynuyorlar.
Ayaklarımızın sağlam
basabilmesi için geçmişte yaşananları iyi bilmemiz gerekir. Yalanı üretmek için büyük çaba
gerekmiyor. Asıl zor olan yalanı teşhir etmek, yalancıların ipliğini pazara
çıkarmaktır. Hocalı, bu yüzden çok önemlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder