Kölelik, eski çağlardan
19. yüzyıla kadar çeşitli biçimlerde var olagelmiştir. Köleliğin ortadan
kaldırılması için tarih boyunca birçok mücadele verilmiştir. İslam dini gelene
kadar toplum içerisinde hiçbir değeri olmayan köleler Hz. Muhammedin “onlar
sizin kardeşlerinizdir yediklerinizden yedirin, giydiğinizden giydirin onlara
kaldıramayacakları yükler yüklemeyin ve onları ahlaksızlığa zorlamayın”
demesiyle bir nebze olsun rahatlamışlardı fakat bu rahatlık uzun sürmemişti.
Zaman zaman kölelerin
öfkesi bir yanardağ gibi patlamış ve efendilerin korkulu rüyası olmuşlardır.
Köle isyanları
denilince genelde batıda, MÖ 140 yılında Eunus ve MÖ 73-74 yıllarında Spartaküs
önderliğinde Roma ya karşı başlatılan köle isyanları akla gelmektedir. Oysa
doğuda Ali b. Muhammedin başlattığı zenci isyanı da oldukça önem arz
etmektedir. Bu isyan tıpkı modern zamanlarda ortaya çıkan 1794-1801 yılları
arasında Haiti’de Taussaint Lauverture ve 1906-1913 yıllarında Natallı Hint
asıllı çiftçilerin Gandi önderliğinde Avrupalı sömürgecilere karşı
başlattıkları köle isyanlarından farksızdır.
İsyan vasıt ile Basra
arasındaki bataklık bölge (bataih) ile Fırat ve Dicle’nin birleştiği Dicle-tül
-avra (şat tul Arap) denilen nehir ve sulama kanallarıyla örülü alanda meydana
gelmişti.
Bu köleler buraya ne
amaçla getirilmişlerdi? Zenciler, kendisi beyaz olan Ali b. Muhammedin isyan
çağrısına neden hızla cevap vermişti?
Bu bataklık alan eski
çağlardan beri var olagelmişti. Samaniler bu bataklığı kurutmak için oldukça
mücadele etmiş ve bu bölgede büyük çiftlikler kurmuştu. Sasanilerden sonra
bölge yine bataklığa dönüşmüştü.
Bu bataklık bölge öşür
arazisiydi %10 vergi alınıyordu. Bu bölge Hz. Osman zamanından itibaren
birilerine peşkeş çekilmeye başlandı. Özellikle Emeviler döneminde büyük
çiftliklerin doğuşu ve yaygınlaşması görüldü. Tuzlu olan bu toprakların
temizlenmesi gerekiyordu. Bu bölgede özellikle şeker kamışının yetiştirilmesi
insan gücüne olan ihtiyacı arttırmıştır. Bu gücü ise Afrika’dan getirilen zenci
köleler karşılayacaktır.
Ayrıca bölgede yoğun
pirinç üretimi vardı. Bölge bataklık olduğundan sık sık veba salgını
görülüyordu. 684 ve 690 yıllarında meydana gelen iki veba salgınında binlerce
insan ölmüştü. İsyanın devam ettiği günler dede Basra’da veba çıkmış salgından
20 bin kişi ölmüştü (871) sık sık görülen hastalıklar insan gücüne olan
ihtiyacı arttırıyordu. Bu zenciler çoğunlukla doğu Afrikalıydı ve iş yükü
altında eziliyorlardı buna karşılık en asgari yaşam standardına bile sahip
değillerdi. Ali b. Muhammedin bunları organize edip isyan bayrağını çekmesi
hiçte zor olmamıştı. Bu isyan ilk değil sonda olmayacaktı. Örneğin Asur kralı
Sanherib’in ( MÖ 704-681) uzun kamışlıklar arasında bataklık halkı ile
savaşırken tasvir edilmesi Asurlular zamanında bu tür isyanların olduğunu
göstermektedir.
Modern araştırmacılar
Ali
b. Muhammedi sosyal patlamanın önderi olarak görürler. Adına para bastırmış ve
beyaz bir bayrak üzerine tövbe suresinin 111. Ayetini, altına da kendi adını
yazdırmıştı.
Kısa zaman içerisinde Übülle,
ahvaz,cubba, vasıt, sus, tuster , abadan, ve Basra’ya egemen oldular. Ali b.
Muhammed hutbeyi kendi adına okuttu. Başkentleri muhtara şehri idi. Abbasîlerin
o dönemde Saffarıler ve Tolunoğulları ile uğraşıyor olması hareketin yayılmasında
ve gelişmesinde etkili olmuştur. Saffari tehlikesi ortadan kalktıktan sonra
ancak Abbasîler bu isyana yönelebilmişlerdir…
İsyana katılan zenci
sayısı 500,000 civarındaydı. Savaş Basralılarla yapılır. Zaman zaman Abbasî
ordusu karşısında başarı gösterseler de,
Muvaffak komutasındaki Abbasî ordusu zencilerin sonunu hazırlar. İsyan
869 da başlayıp 883 te yani 15 yıl sonra son bulabildi.
Sonuç olarak; Yaklaşık
50 yıl Afrika’dan köle ticareti yapılamadı. Toprakta köle çalıştırılması
uygulamasına İslam dünyasında son verildi. Ali b. Muhammed Öldürüldüğünde 48
yaşındaydı. El-muvaffak zenci liderin kellesini oğlu Ebu’l Abbas’a vererek Bağdada
gönderdi böylece kitlelerin kalbini kazanacaktı ve nihayetinde Ebu’l Abbas
birkaç yıl sonra El-Mutezit alallah lakabıyla Abbasî hilafet makamına oturdu.
Efendi değişmiş fakat zulüm değişmemişti. Üstelik yeni efendiyi canlarını
vererek iktidara taşımışlardı!
Bugün bu katliamların
yapıldığı yerde pekte değişen bir şey yok. Bir avuç petrol zengini Arap şeyhi
ve milyonlarca aç ve sefil Müslüman. Arap baharı dendi fakat katledilen yine
mustazaflar oldu. Dubai’de gökdelenler yükselirken, Mısırda yiğitler kafeslerde
tutulurken Suudiler çakallara ekonomik yardım ededursun, bir Arap şeyhi
milyarlarca dolar harcayıp çöle uzaydan görünecek şekilde ismini yazdıradursun…
Onlar bu şekilde yaşayarak tarihe şerefsizler olarak geçedursun İslam dünyası
büyük bir kıyama gebe gibi duruyor… Ashab-ı uhdud günlerinden daha beterinden
geçtiğimiz bu günlerde tek tesellimiz hendek sahiplerinin yaktıkları ateşte yok
olacaklarına olan inancımızdır.
Teknolojinin
gelişimiyle birlikte kölelik farklı boyutlar kazanmıştır. Asgari ücrete mahkûm
edilen halklar kapitalist dünyanın yarattığı tüketim çılgınlığı içerisinde her
gün eriyip gitmekteler.
Sorulduğunda,
Bu mallar kimin? Allah’ın, bizler sadece emanetçiyiz diyen takva ehli
kardeşlerimizin elleri altında çalışan emekçilerin haklarını vermelidirler.
Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan'ın Antalya'da G20 toplantıları kapsamında yerli ve yabancı işadamlarına
yaptığı konuşmada "Biraz az kazanın ve kazandıklarınızı dar gelirli insanlarla,
çalışanlarınızla paylaşın" çağrısı gündemde tutulmalı ve modern çağın
açlığa mahkûm edilen köleleri biraz olsun nefes almalıdır. Aksi takdirde tarih
tekerrür edecek kabaran öfkeden toplumun her kesimi zarar görecektir.
👍👍👍
YanıtlaSil👍
YanıtlaSil